1. GENEL OLARAK

Algoritmalar ortamında veriler ile yapılan her türlü etkinliği ifade edecek şekilde kullanılan ve teknolojinin olanaklarından faydalanılarak bilgiye erişmeyi sağlayan bilişim, bilgi ile teknoloji arasında köprü vazifesi görürken bu şekilde elde edilen bilginin daha iyi bir şekilde sınıflandırılması ve kurumların misyon ve vizyonlarına hizmet edecek şekilde düzenlenmesi için çeşitli bilişim sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bilişim sistemleri, veri ya da bunların anlamlı hale getirilmiş şekli olan bilginin bilişim alanında toplanması, işlenmesi, saklanması ve gerektiğinde kullanılması için kurulan sistemler bütünü olarak ifade edilebilir. [1] Hayatın her alanında aktif bir rol oynayan ve bu yönüyle kullanım alanı her geçen gün artan bilişim sistemleri, bu sistemleri oluşturan verilere müdahale yoluyla yarar sağlanmasını olanaklı kılarak bundan kaynaklanan sorunları da beraberinde getirmiş bulunmaktadır. 

Günümüzde ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmının bilişim sistemleri kullanılarak veriler üzerinden gerçekleştirildiği düşünüldüğünde bu sistemler aracılığıyla haksız yarar sağlanmasına odaklanan risk faktörleri de artmaktadır. Bu bakımdan bilişim sistemlerinin yaygın olarak kullanılması, ekonomik değerlerin gerçek değişimi yanında bilişim sistemleri içerisinde veri olarak temsil edilmesi ile bu tür veriler üzerinde bilişim sistemleri aracılığıyla işlem yapılması suretiyle bu değerlerin temsili değişimini olanaklı kılmıştır. Bu tür temsili değişim olanağı, aynı zamanda ekonomik değerlerin temsil edildiği verilere ya da bu verileri barındıran bilişim sistemlerine müdahale aracılığıyla hukuka aykırı olarak ekonomik yarar elde edilmesini de mümkün kılmaktadır.[2] 

Bilişim sistemlerine müdahale yoluyla sağlanan yararın, hukuka aykırı surette haksız bir menfaat teminine karşılık geldiği değerlendirildiğinde, değişen ve gelişen koşullara özgülenen ayrı bir suç tipi karşımıza çıkmaktadır. Zira bilişim sistemleri aracılığıyla bilgiye ulaşma ve elde edilen verileri tasnif etmenin kolaylaştığı ölçüde sağlanan bu yararların zarara dönüşmesi ve bir suç tanımına uyması süreci de hızlanmaktadır. Öyle ki bu dev hafızaya sızmak suretiyle mevcut veri tabanını kendi menfaati doğrultusunda şekillendiren ve kullanan kişinin elde edeceği yarar, hareketleri bir başka kişiye yönelmese dahi en nihayetinde işleme rızası bulunmayan bu kişinin zararına olacağından haksız sağlanmış olacaktır. 

2. BİLİŞİM SİSTEMLERİ ARACILIĞIYLA HAKSIZ YARAR SAĞLAMANIN AYRI BİR SUÇ OLARAK DÜZENLENMESİNİN NEDENLERİ

Bilişim sistemlerinin kullanımının ceza hukukuna etkisi, farklı hukuki değerlere yönelik ihlalleri içerdiğinden sadece yerel düzenlemelerin konusu olmakla kalmamış, aynı zamanda Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi’nin de konusunu oluşturmuştur. Öyle ki ihlal edilen değere ve ihlal edilme şekline göre düzenlendiğinin ileri sürülebilmesi mümkün bu etki, yeni bir suç tipi olarak ceza mevzuatları içerisinde yerini aldığı gibi mevcut tanımlı suçların da işlenmesini kolaylaştırmıştır. Bilişim sistemleri aracılığıyla yarar sağlamanın, ceza kanunlarında yer alan klasik hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma ve zimmet suçlarından bağımsız olduğu iddia edilemese de ayrı bir suç olarak düzenlenmesine ilişkin genellikle iki neden öne sürülmektedir.[3] 

Bu nedenlerden ilki, yaygınlaştığı ölçüde farklı sorunların kaynağı olan bilişim alanında, suç teşkil eden haksız fiillerin aslen bir kişiye doğrudan yönelmiyor olmasıdır. Buna göre suçun mağduru sıfatıyla muhatabına doğrudan yönelmeyen bu fiiller, bilişim sistemleri aracılığıyla veriler üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bu doğrultuda bilişim sistemine müdahale olarak tanımlanan hileli hareketlerin bir kişiye yönelmesine gerek kalmaksızın direkt olarak bilişim sistemleri üzerinden verileri hedef alması ile hedef şahıs faktörünü ortadan kaldıran bilişim suçları; hareketin yöneldiği hedef ile değil, zarar görmesi halinde suçun mağdurunu etki alanına almaktadır. Bu yönüyle bilişim alanında suç olarak tanımlanan fiiller, hileli hareketin bir kişiye doğrudan temas ettiği klasik suçları oluşturan fiillerden ayrılmaktadır. Ayrı bir düzenlemenin konusu olan bilişim suçlarının oluşabilmesi için suçun faili tarafından bir kişi aldatılmasa dahi sistemde mevcut veriler üzerinde meydana getirilecek değişiklikler ile gerçek veya tüzel bir kişinin zarara uğratılması mümkün olmaktadır. 

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2006/1800 esas ve 2008/7126 karar sayılı, 01.07.2008 tarihli kararıyla bu durum; “Sanığın, katılan Türk Telekom A.Ş. tarafından üretilen ve ankesörlü telefonlardan konuşma yapmaya yarayan telefon kartlarının manyetik şeritlerine teyp bandı ile dolum yapmak suretiyle kaçak görüşme yaptığının iddia ve kabul olunması karşısında; gerçek kişiye yönelen hile oluşturacak nitelikte bir hareketin bulunmaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı, sanığın fiilinin kül halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 525/b-2 (5237 sayılı TCK’nın 244/4. maddesine uygun “bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız çıkar sağlama”) madde ve fıkrası kapsamında bilişim suçunu oluşturduğu gözetilmelidir.” şeklinde özetlenmiştir.[4]

Bilişim sistemleri aracılığıyla yarar sağlamanın ayrı bir suç olarak düzenlenmesinin diğer bir sebebi ise klasik hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma ve zimmet suçlarının konusunun eşya olmasıdır. Anılan klasik hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma veya zimmet suçlarında suçun konusu doğrudan malvarlığı olduğundan mala ilişkin zararın somutlaşabilmesi için belirli bir malın el değiştirmesi veya üzerinde doğrudan tasarruf edilebilir olması gerekmektedir. Buna karşın bilişim suçlarında elde edilecek şeyin cisminin olmaması, suçun oluşması için verilerin bir takım müdahalelere maruz bırakılarak haksız yarar sağlamak amacıyla tamamen bilişim sistemleri üzerinden mevcut tutulmasını, başka bir yere gönderilmesini veya sisteme veri yerleştirilmesini yeterli kılmaktadır. Belirtilen gerekçe, Sieber’in de ifade ettiği üzere geleneksel ceza kanunlarının genel olarak görülebilir ya da elle tutulabilir eşya üzerinde inşa edildiği; fakat sosyo-ekonomik dönüşüm sonucu görülemeyen ya da elle tutulamayan değerlerin, özellikle bilgi-enformasyon sürecine ilişkin önemin arttığı ve bunun klasik olarak eşyanın korunmasına ilişkin yerleşik hükümlerle korunamayacağı genel yaklaşımı ile paralellik göstermektedir.[5] 

Sonuçta bir kişiye karşı hileli hareketler yapılmaksızın suçun faili tarafından salt bilişim sistemleri kullanılarak bu sistemler üzerinden eşya niteliği taşımayan verilere çeşitli müdahaleler sonucu yeni algoritmalar elde edilmesi suretiyle sağlanan yarar, doğrudan bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçunu oluşturacaktır. 

3. TÜRK CEZA KANUNU’NDA BİLİŞİM SİSTEMLERİ ARACILIĞIYLA HAKSIZ YARAR SAĞLAMA SUÇU

A. Genel Olarak 

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bilişim sistemine müdahale etmek ve bu surette haksız yarar sağlamak fiilleri, madde 244 ile yaptırıma bağlanmıştır. Buna göre; 

“ (1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

Görüldüğü üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 244. maddesinin 4. fıkrası ile bilişim sistemleri aracılığıyla hukuka aykırı yarar sağlama suçu, maddenin 1. ve 2. fıkrasına atıf yapılarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu yönde kanunun lafzında “…başka bir suç oluşturmaması halinde” ifadesi kullanılarak atıf yapılan fıkralar ile sayılan eylemlerin gerçekleştirilmesi suretiyle hukuka aykırı yarar elde edilmesi, ancak bunun bir başka suç tipinde düzenlenmiş olması halinde 244. maddenin 4. fıkrasının uygulanmayacağı belirtilmiştir. Maddenin gerekçesi de “…bu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedilebilmesi için, fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmaması gerekir. Bu bakımdan fiilin dolandırıcılık, hırsızlık, güveni kötüye kullanma veya zimmet suçunu oluşturması halinde, bu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedilemeyecektir.” şeklindedir.[6]

B. Korunan Hukuksal Değer

Yukarıda yazılı 244. maddenin 4. fıkrası ile maddenin lafzında tanımlanan fiillerin gerçekleştirilmesi suretiyle kendisi ya da başkası yararına haksız çıkar sağlanması halinde gerçekleştirilen bu fiillerin, başka bir suç tanımına uymadığı sürece bu fıkra gereğince cezalandırılacağı belirtilmektedir. Suç ile korunan hukuki değer, karma bir nitelik taşımakla birlikte bilişim sistemlerinin içerdiği veriler üzerinde tasarruf yetkisi bulunan kişinin verilerle oluşturulan yazılım, ekonomik bilgi, bilimsel çalışma ve sair değerlere herhangi bir engel, arıza ya da gecikme olmaksızın ulaşması ve kullanmasındaki çıkarıdır.[7] 

C. Suçun Maddi Unsurları

1. Hareket

Maddenin 4. fıkrasında bir bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, sisteme veri yerleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme fiilleri ile bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi suretiyle başka bir suç oluşturmayacak şekilde kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlaması, yaptırım altına alınmıştır. 

2. Fail

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 244/4 ile düzenlenen bu suç tipinde fail açısından bir özellik aranmamıştır. Bu sebeple suçun faili, herkes olabilmektedir.

3. Suçun Konusu 

İşleyişi engellenen veya bozulan bilişim sistemi veya bilişim sisteminde bulunmasına karşılık bozulan, yok edilen, değiştirilen veya erişilmez kılınan ya da sisteme yerleştirilen, başka bir yere gönderilen veriler, bu suçun konusunu oluşturmaktadır.[8]

4. Mağdur

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 244/4 ile düzenlenen bu suç tipinde mağdur açısından bir özellik aranmamıştır. Bu sebeple suçun mağduru, herkes olabilmektedir. 

5. Netice

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 244. maddesinin 1 ve 2. fıkralarından farklı olarak 4. fıkrasında failin amacı zarar vermek değil, haksız bir yarar sağlamaktır. Bu yönüyle madde metninde sayılan seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi ile haksız yarar elde edilebileceğinden, hareketle birlikte sonucun da gerçekleştiği neticesiz suç niteliği taşıyan bu suç bakımından her ne kadar zararın ortaya çıkması şartı aranmıyorsa da suçun oluşma süreci değerlendirildiğinde haksız yarar sağlamak amacıyla gerçekleştirilen eylemler sonucu bilişim sisteminde veya verilerde bir zarar oluşması olanaklıdır.

D. Suçun Manevi Unsurları

Bilişim sistemleri aracılığıyla hukuka aykırı yarar sağlama suçu ve bu suçu oluşturacak eylemler, ancak kasten gerçekleştirilecek nitelikte olduğundan bu suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Bu suçta fail, gerçekleştirdiği eylem ve sonuçlarını bilmeli ve istemeli, bunun yanında haksız çıkar sağlama kastıyla hareket etmelidir. Buna göre suçun manevi unsuru, özel kasttır. Failde genel kastın yanında kendisine veya başkasına haksız bir çıkar sağlama kastı da bulunmalıdır. Başta haksız çıkar sağlama kastı bulunmaksızın yalnızca sisteme girmek amaçlandığı halde sonradan dahi hukuka aykırı yarar elde etme kastı beliriyorsa Türk Ceza Kanunu madde 244/4 uygulanacaktır.

E. Hukuka Uygunluk Sebepleri

Bu suç tipi bakımından rıza, hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilecektir; ancak rızayı veren, mutlaka malik olmak durumunda değildir. Sistemin ilgilisi olarak kullanan ya da yararlanan da rızayı vermeye ehil olabilir. Malik olmadığı halde sistemden yararlanan kişinin verdiği bir rıza yok ise sadece sistemin malikinin verdiği rıza, fiili suç olmaktan çıkarmayacaktır; çünkü sistemden fiilen yararlanan malik değildir, zilyet ya da sistemi kullanandır. Şu halde her somut olayda rızanın varlığı araştırılırken rızayı verenin bu rızayı vermeye yetkisi olup olmadığına da bakılmalıdır.

F. Suçun Özel Görünüş Şekilleri

1. Teşebbüs 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 244. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında sayılan eylemlerin teşebbüs aşamasında kalması mümkün iken kanunda sayılan bu eylemler sonucu haksız yarar sağlama olarak aynı maddenin 4. fıkrasında tanımlanan suç tipi, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlendiği için sayılan eylemlerden birinin tamamlanması ve zararın meydana gelmesi durumunda diğer eylemler teşebbüs aşamasında kalsa dahi bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçu tamamlanmış sayılacak ve fail bakımından tamamlanmış suçun cezasına hükmolunacaktır.

2. İştirak

Türk Ceza Kanunu’nun 37, 38, 39, ve 40. maddelerinde suça iştirake ilişkin genel hükümler düzenlenmiş olup anılan düzenlemeler, bu suç tipi için de uygulanacaktır.

3. İçtima

Failin, bilişim sistemi aracılığıyla hukuka aykırı yarar sağlama suçunu, aynı suçu işleme kararı kapsamında birden fazla işlemesi ve işlenen suçların mağdurunun aynı kişi olması durumunda, 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç oluşacaktır. Bu durumda faile, bu suçların her birinden dolayı ayrı ayrı değil, bir ceza verilmekte; fakat cezanın oranı arttırılmaktadır. Aksi takdirde her bir suç, bağımsız bir suç olma özelliğini taşır ve olayda cezaların içtimaı hükümleri uygulanır. Örneğin bir kamu bankasının bilişim sistemine giren ve orada bulunan 5000 Dolarlık hesabını 50.000 Dolar olarak değiştiren kişi, bu eylemi ile hem Türk Ceza Kanunu’nun 243. maddesinde tanımlanan bir bilişim sistemine girme ve orada kalmaya devam etme suçunu hem de 244/4 maddesinde tanımlanan bilişim sistemindeki verileri değiştirerek kendine haksız yarar sağlama suçunu işlemiş olacak; ancak fail, 44. madde hükmü gereğince bunlardan en ağır olan 244/4. madde uyarınca cezalandırılacak, faile diğer suçtan ayrıca bir ceza verilmeyecektir.[9]

G. Yaptırım

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 244. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen eylemler açısından iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve beş bin güne kadar adli para cezası öngörülmüştür. Buna göre aynı maddenin 4. fıkrası hükmüne göre, 1. ve 2. fıkrada tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisine veya başkasına haksız bir yarar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması hali yaptırıma bağlanmıştır. Kanunun lafzından anlaşıldığı üzere bilişim sistemleri aracılığıyla haksız çıkar sağlama suçunda hapis ve adli para cezasına birlikte hükmolunması benimsenmiştir. Madde hükmü ile öngörülen hapis cezasının alt sınırı olan iki yıl, sonuç ceza olarak belirlenmişse ceza ertelenebileceği gibi bu yetkinin kullanılması, adli para cezasını kapsamamakta, hapis cezasının ertelenmesi de adli para cezasının infaz edilmesini etkilememektedir. Yine Türk Ceza Kanunu’nun 52/1. maddesi uyarınca beş gün ile 244/4. maddede öngörülen beş bin gün arasında belirlenecek gün tam sayısı, 52/2. maddede öngörülen miktarlar üzerinden adli para cezasına çevrilebilmektedir.[10] 5237 sayılı Kanun’un 244/4 maddesi ile hükmolunan hapis cezası gereği kişi, kasten işlemiş olduğu sistemi engelleme, verileri bozma ya da değiştirme eylemleri ile haksız çıkar sağlama suçundan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak 53/1. maddede öngörülen haklardan yoksun bırakılır. Buna göre işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamayacağı açık olan fail, yine Türk Ceza Kanunu’nun 53/5. maddesi uyarınca 53/1. maddede sayılan hak ve yetkilerden birini ya da maddede öngörülen belli bir mesleği kötüye kullanmak suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkum olmuşsa, ayrıca cezanın infazından sonra işlemek üzere hakkında hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir.[11]

H. Kovuşturma ve Görevli Mahkeme 

Kovuşturulması şikayet koşuluna bağlı olmayan ve 5237 sayılı Kanun’un 244/4. maddesi ile düzenlenen suç tipinde görevli mahkeme, 5235 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca asliye ceza mahkemeleridir.

4. BİLİŞİM SİSTEMLERİ ARACILIĞIYLA HAKSIZ YARAR SAĞLAMANIN AYRI BİR SUÇ OLARAK DÜZENLENMESİNİN SONUÇLARI

Yukarıda incelendiği üzere 244. maddenin 4. fıkrası, bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçunun gerçekleşmesi için şart olan fiiller bakımından maddenin 1 ve 2. fıkralarına göndermede bulunmaktadır. Bu durumda anılan fıkralar birlikte değerlendirildiğinde bir bilişim sisteminin işleyişinin engellenmesi veya bozulması, sistemdeki verilerin bozulması, yok edilmesi, değiştirilmesi veya erişilmez kılınması, sisteme veri yerleştirilmesi, var olan verilerin başka bir yere gönderilmesi yoluyla kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız çıkar sağlaması hali için başka bir suç oluşturmadığı müddetçe haksız yarar sağlama suçunun cezasına hükmolunacağı anlaşılmaktadır. Bu suç tipi, 765 sayılı Kanun’un 525/b-2 maddesinde düzenlenen suç tipinin karşılığıdır;[12] ancak yeni düzenlemenin eski düzenlemeden temel farkı, suçu oluşturan fillerin atıf yoluyla da olsa gösterilmesi ve suçun sınırlarının çizilmiş olmasıdır.[13] Benzer bir düzenleme, Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi’nin 8. maddesi ile de karşımıza çıkmaktadır.[14] Buna göre 5237 sayılı Kanun’un 244/4 maddesinin uygulanabilmesi için haksız fiilin, başka bir suç oluşturmaması gerekecektir. Eğer bilişim sisteminin işleyişine yönelen tehditler, maddenin ilk iki fıkrasında sayılan eylemlerden biri ile gerçekleştirilmiş olmasına rağmen tamamlayıcı bazı unsurlarla dolandırıcılık, hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve zimmet gibi başka bir suç oluşturmuşsa, cezasının ağırlığına bakılmaksızın faile o suçun yaptırımı uygulanacaktır.[15] Oysa maddenin gerekçesinde, “…fiilin, daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmaması gerekir.” denilmiştir; ancak bu ifade, madde metni ile çelişki halindedir. Bu meyanda gerekçe, cezanın belirlenmesinde belirleyici olmadığından madde metnine bağlı kalmak esası ile cezasının ağırlığı ne olursa olsun eğer fiil, başka bir suç oluşturuyorsa faile o suçtan ceza verilmelidir. 

Somut bir örnekle durumu netleştirmek gerekirse “A’nın sahtekarlık amacıyla bir web sitesi kurduğunu ve buradan, sanki tanınmış bir bankadan gönderilmiş gibi gösterdiği maille, B’den bilgilerini güncellemesini istediğini varsayalım.[16] B’nin güncellediği bilgileri kullanarak A haksız bir çıkar sağlamışsa fiili, TCK 158/1-f ile düzenlenen “Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” gerçekleştirilmiş olduğundan artık TCK 244/4 uygulanamayacaktır ve A’ya 158. maddeden ceza verilecektir; ancak burada önemli olan başka bir nokta, A’nın gönderdiği verinin 244. maddenin birinci fıkrasına mı ikinci fıkrasına mı girdiğidir. Eğer söz konusu veri, B’nin sisteminin işleyişini bozmuşsa ikinci, bozmamışsa birinci fıkranın uygulanması gündeme gelebilecektir. Eylemin bir an için ikinci fıkradaki duruma uyduğu düşünülürse A’nın aynı zamanda bu fiil yoluyla haksız çıkar sağlamayı amaçladığı da söylenebileceğinden madde 244/4 gündeme gelebilecektir; ancak yukarıda belirtildiği gibi eylem, TCK 158’deki suçu oluşturduğundan artık madde 244/4, uygulama alanı bulamayacaktır. Zira bir görüşe göre tartışma, buna rağmen sürmektedir.[17] Burada TCK 244/2 mi yoksa 158/1-f mi uygulanacaktır? Bu görüşe göre burada TCK 44 ile belirlenen “fikri içtima” kuralından yola çıkılarak daha ağır cezayı içeren madde 158/1-f’in uygulanması gerekecektir. Yine bu görüşe göre madde 244/4 içeriğinde altı çizilmesi gereken “başka bir suç oluşturmaması” şeklindeki ifade, karışıklıklara ve farklı uygulamalara yol açabileceğinden, doğabilecek haksız uygulamaların önüne geçebilmek için gerekçe ile koşutluk sağlanmalı ve madde metni “daha ağır başka bir suç oluşturmaması” şeklinde düzenlenmelidir. 

Sonuçta haksız yarar sağlama suçuna ilişkin Türk Ceza Kanunu madde 244/4, fiilin ancak başka bir suçu oluşturmaması koşuluna bağlı olarak uygulanabilen yardımcı norm niteliğinde bir düzenlemedir. Bu noktada üzerinde asıl durulması gereken sorun, haksız yarar sağlama suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 244/4 maddesi ile hırsızlık ve dolandırıcılık suçu arasındaki ilişkidir. Zira Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-e maddesi ile hırsızlık suçunun bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi ve madde 158/1-f ile dolandırıcılık suçunun bilişim sistemleri kullanılmak suretiyle işlenmesi, cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak öngörülmüştür. Hırsızlık suçu, bu suçun konusunu oluşturan taşınabilir bir malın bulunduğu yerden alınması ile oluşmaktadır. Bilişim sistemlerine veya sistem içerisindeki verilere müdahale etmek suretiyle taşınır bir malın bulunduğu yerden alınması ise fiilen mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bilişim sistemleri veya verilere müdahale etmek suretiyle haksız bir yarar elde edilmesi durumunda daha çok dolandırıcılık ve Türk Ceza Kanunu’nun 244/4 maddesi ile düzenlenen haksız yarar sağlama suçlarının ayrımı noktasında suç tipini belirlemek bakımından bir takım görüş farklılıkları gündeme gelebilir ise de benzer haksız fiillerle hırsızlık suçunun oluşması çoğu somut olayda mümkün gözükmediğinden hükmün uygulama alanı oldukça sınırlı bulunmaktadır. Diğer yandan yukarıda açıklandığı üzere dolandırıcılık suçunun oluşması için Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinde açıkça bir kimsenin aldatılmasından söz edildiğinden belirli bir veya birden fazla kişiye yönelik hileli davranışlarda bulunulması şartı aranmaktadır. Buna göre haksız yarar sağlama suçunun yardımcı norm niteliğinde düzenlendiği değerlendirmesi ile somut olayda belirli veya birden fazla kişiye yönelik hileli davranışlara da başvurulmuş ise failin artık bu suçtan dolayı değil, dolandırıcılık suçundan dolayı cezalandırılması gerekecektir.[18] Bu doğrultuda uygulamada bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçu ile en çok karşılaştırılan bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçlarının ayrımı, aşağıda Yargıtay kararları üzerinden incelenmektedir.

T.C. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ E. 2006/1800 K. 2008/7126 T. 1.7.2008 • BİLİŞİM SUÇU ( Sanığın Katılan Tarafından Üretilen ve Ankesörlü Telefonlardan Konuşma Yapmaya Yarayan Telefon Kartlarının Manyetik Şeritlerine Teyp Bandı İle Dolum Yapmak Suretiyle Kaçak Görüşme Yapması Nedeniyle Oluştuğu ) • DOLANDIRICILIK SUÇU ( Manyetik Telefon Kartını Taklit Etmek - Gerçek Kişiye Yönelen Hile Oluşturacak Nitelikte Bir Hareketin Bulunmaması Nedeniyle Oluşmadığı ) • MANYETİK TELEFON KARTINI TAKLİT ETMEK ( Bilişim Suçunu Oluşturduğu - Gerçek Kişiye Yönelen Hile Oluşturacak Nitelikte Bir Hareketin Bulunmaması Nedeniyle Dolandırıcılık Suçunun Oluşmadığı ) • TELEFON KARTLARININ MANYETİK ŞERİTLERİNE TEYP BANDI İLE DOLUM YAPMAK ( Bilişim Suçunu Oluşturduğu - Gerçek Kişiye Yönelen Hile Oluşturacak Nitelikte Bir Hareketin Bulunmaması Nedeniyle Dolandırıcılık Suçunun Oluşmadığı ) 5237/m.244/4 765/m.525/b-2 

ÖZET : Sanığın katılan Türk Telekom A.Ş. tarafından üretilen ve ankesörlü telefonlardan konuşma yapmaya yarayan telefon kartlarının manyetik şeritlerine teyp bandı ile dolum yapmak suretiyle kaçak görüşme yaptığının iddia ve kabul olunması karşısında; gerçek kişiye yönelen hile oluşturacak nitelikte bir hareketin bulunmaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı, sanığın fiilinin kül halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 525/b-2 ( 5237 sayılı TCK’nın 244/4 maddesine uygun “bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız çıkar sağlama” ) madde ve fıkrası kapsamında bilişim suçunu oluşturduğu gözetilmelidir. 

DAVA : Dolandırıcılık ve manyetik telefon kartını taklit etmek suçlarından sanık Y.D'ın yapılan yargılaması sonunda: Sahtecilik suçundan beraatine dolandırıcılık suçundan 765 sayılı TCK’nın 504/7, 80, 522.maddeleri gereğince mahkumiyetine dair KONYA 1.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 7.7.2005 gün ve 2003/229 Esas, 2005/226 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava C.Başsavcılığının bozma isteyen 09.03.2006 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü: 

KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre katılan vekilinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine. Ancak; 

1-Dolandırıcılık suçunda unsur olan hileli davranışların gerçek kişiye yönelmesi ve bunun sonunda onun veya başkasının malvarlığı aleyhine sanığın veya başkasının yararına haksız bir menfaat sağlanması gerekeceği somut olayda ise, sanığın katılan Türk Telekom A.Ş. tarafından üretilen ve ankesörlü telefonlardan konuşma yapmaya yarayan telefon kartlarının manyetik şeritlerine teyp bandı ile dolum yapmak suretiyle kaçak görüşme yaptığının iddia ve kabul olunması karşısında; gerçek kişiye yönelen hile oluşturacak nitelikte bir hareketin bulunmaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı, ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 19.06.2007 gün ve 136-150 sayılı kararında belirtildiği üzere sanığın fiilinin kül halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 525/b-2 ( 5237 sayılı TCK’nın 244/4 maddesine uygun “bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız çıkar sağlama” ) madde ve fıkrası kapsamında bilişim suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi, 

2-Kabule göre de; 

a-Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK ile suç tarihinden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’nın ilgili bütün hükümleri 5252 Sayılı Yasanın 9/3 maddesine uygun olarak kararın gerekçe bölümünde eylemlere ayrı ayrı uygulanıp elde edilecek sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasanın belirlenmesi gerekirken lehe yasa değerlendirmesi yapılmadan 765 Sayılı TCK hükümleri uyarınca karar verilmesi yasaya aykırı, 

b-5237 sayılı TCK’nın 7/2.maddesi gözetilerek; 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı yasanın 562.maddesi ile değişik CMK’nın 231.maddesi uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının” takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 01.07.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

DEĞERLENDİRME : Görüldüğü üzere bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama eylemlerinin kapsamının daraltılması suretiyle ayrı bir suç olarak düzenlenmesinin sonucu olarak uygulamada daha kesin çizgilerle bir takım sağlıklı sonuçlara varılmakta; suç teşkil eden fiillerin tasnifi kolaylaşırken, daha adil cezalara hükmolunmaktadır. İncelenen karar uyarınca somut olayda dolandırıcılık suçu bakımından unsur olarak aranan hileli davranışların gerçek kişiye yönelmesi ve özellikle bu hileli davranışlar neticesinde mağdurun veya bir başkasının malvarlığı aleyhine ve sanığın veya başkasının yararına haksız bir menfaat sağlanması şartı gerçekleşmediğinden sanığın eylemleri; bilişim sistemini engelleme, bozma verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız yarar sağlama olarak belirlenmiş, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası yerine iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası aralığı benimsenmiştir. TCK madde 244/4 ile tanımlanan suçun, yardımcı norm olarak düzenlenmiş olması ve fakat dolandırıcılık suçunun özel bir şekli olarak düşünülmemesi karşısında bu suçun unsurları ile klasik dolandırıcılık suçuna göre sınırlarının belirlenmesi önemlidir. Somut olayda sanığın, katılan Türk Telekom A.Ş. tarafından üretilen ve ankesörlü telefonlardan konuşma yapmaya yarayan telefon kartlarının manyetik şeritleri üzerinde bir takım değişiklikler meydana getirerek sistemin verileri farklı algılamasını sağladığı ve sistemi yanıltmak suretiyle kaçak görüşmeler yaptığı, böylelikle hukuka aykırı yarar elde ettiği; ancak gerçek kişiye yönelen hile oluşturacak nitelikte bir hareketin saptanamaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira 5237 sayılı TCK’nın 243. madde metninde kullanılan ' bilişim sistemi' ibaresi ile madde gerekçesinde bilişim sistemi, “Verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistem” olarak tanımlamıştır. Burada kullanılan veri kavramınınsa, bilişim suçlarının üzerinde işlendiği suç konusu olduğu kabul edilmiştir. Bunun yanında tamamen bilişim sistemi içinde gerçekleştirildiğinden dolandırıcılık suçunun unsurlarını taşımayan eylemin, değiştirilen verilerin taşınabilir bir mal olarak kabul edilmesinin olanaklı olmaması nedeniyle hırsızlık suçunun unsurlarını da taşımadığı açıktır. Zira hırsızlık suçunun tanımlandığı madde metninde “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimse” hakkında cezaya hükmolunacağı açıklanmaktadır. Bu suçun nitelikli hali olarak “Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle” gerçekleştirilmesinin söz konusu olabilmesi için de yine suç konusu bakımından taşınabilir bir mal olması şartı arandığı sonucuna varılmaktadır. Bu bakımdan başka bir suç oluşturmadığı tespit olunan somut olaya ilişkin eylemlerin, bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçunu oluşturduğu kabulü, yasanın lafzına ve ruhuna uygun bulunmaktadır.

T.C. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ E. 2006/2734 K. 2008/7125 T. 1.7.2008 • DOLANDIRICILIK ( Unsur Olan Hileli Davranışların Gerçek Kişiye Yönelmesi ve Bunun Sonunda Onun veya Başkasının Malvarlığı Aleyhine Sanığın veya Başkasının Yararına Haksız Bir Menfaat Sağlanması Gerektiği ) • HAKSIZ MENFAAT ( Dolandırıcılık Suçunda Unsur Olan Hileli Davranışların Gerçek Kişiye Yönelmesi ve Bunun Sonunda Onun veya Başkasının Malvarlığı Aleyhine Sanığın veya Başkasının Yararına Haksız Bir Menfaat Sağlanması Gerektiği ) • KOŞULLU SALIVERME ( Diğer Haklardan Mahkum Olunan Hapis Cezasının İnfazı Tamamlanıncaya Kadar Yoksun Bırakılmasına Karar Verilmesi Gerektiği ) 5237/m.53,157, 158/1-f, 244/4  765/m.503, 525/b-2 

ÖZET : Dolandırıcılık suçunda unsur olan hileli davranışların gerçek kişiye yönelmesi ve bunun sonunda onun veya başkasının malvarlığı aleyhine sanığın veya başkasının yararına haksız bir menfaat sağlanması gerekir. 

Sanığın 5237 sayılı yasanın 53.maddesinin 1.fıkrasının c bendindeki haklardan koşullu salıverilme, diğer bendlerde yer alan haklardan mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken anılan maddenin 1 ve 2.fıkrasında belirtilen tüm haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi, yasaya aykırıdır. 

DAVA : Dolandırıcılık ve bilişim suçlarından sanık Yılmaz Y.'ın yapılan yargılaması sonunda: dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f, 62, 52, 53.maddeleri gereğince mahkumiyetine dair ANTALYA 3.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 8.6.2005 gün ve 2005/96 Esas, 2005/158 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava C.Başsavcılığının bozma isteyen 07.04.2006 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü: 

KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin eksik soruşturma yapıldığına, sübutun bulunmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine. Ancak; 

Dolandırıcılık suçunda unsur olan hileli davranışların gerçek kişiye yönelmesi ve bunun sonunda onun veya başkasının malvarlığı aleyhine sanığın veya başkasının yararına haksız bir menfaat sağlanması gerekeceği somut olayda ise, sanığın katılanın Vakıfbank Eşrefpaşa Şubesinde mevcut yatırım hesabına internet bankacılığı yoluyla girip yatırım hesabındaki döviz ve fonlarını bozdurup 3.580.000.000 lirayı Antalya Şubesi’ne havale edip adı geçen şubeye başvurarak eşinden adına havale geldiğini beyanla kendi kimliğini ibraz ederek çektiğinin iddia ve dosya içeriğine uygun gerekçelerle kabul edilmesi karşısında; banka görevlisine söylediği sözlerin kandırıcılık öğesini oluşturmadığı, gerçek kişiye yönelen hile oluşturacak nitelikte bir hareketin bulunmaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun unsurlarının bulunmadığı, fiilin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 525/b-2 ( 5237 sayılı TCK’nın 244/4 maddesine uygun “bilişim sistemini engelleme, bozma verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız çıkar sağlama” ) madde ve fıkrası kapsamında bilişim suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde bilişim sistemlerinin aracı olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine karar verilmesi, 

Kabule göre de; Sanığın 5237 sayılı yasanın 53.maddesinin 1.fıkrasının c bendindeki haklardan koşullu salıverilme, diğer bendlerde yer alan haklardan mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken anılan maddenin 1 ve 2.fıkrasında belirtilen tüm haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi, 

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.07.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. 

DEĞERLENDİRME : Sanığın, katılanın Vakıfbank Eşrefpaşa Şubesinde mevcut yatırım hesabına internet bankacılığı yoluyla girip yatırım hesabındaki döviz ve fonlarını bozdurup 3.580.000.000 lirayı Antalya Şubesi’ne havale edip adı geçen şubeye başvurarak eşinden adına havale geldiğini beyanla kendi kimliğini ibraz ederek çektiği somut olayda doğrudan banka görevlisi kişiye karşı hileli harekette bulunmaksızın sisteme ya da veriye müdahale teşkil eden eylemi sonucu haksız yarar sağlama girişimi söz konusu olduğundan dolandırıcılık suçundan hüküm kuran yerel mahkemenin kararının bozulması, hukuka uygun olsa da bilişim sistemini engelleme, bozma verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız çıkar sağlama suçundan cezaya hükmolunması, yasanın lafzına ve ruhuna aykırıdır. Zira yukarıda detaylı bir şekilde incelendiği üzere suç teşkil eden fiiller ancak başkaca bir suç oluşturmadığı takdirde TCK madde 244/4 ile yaptırım altına alınmaktadır. Somut olayda ise 244/4 bakımından bir kişiye karşı hileli harekette bulunulmaksızın suç teşkil eden eylemin gerçekleştirilmesi şartı sağlanmış ise de bu eylem sonucu elde edilen yararın taşınabilir bir mal olması karşısında hırsızlık suçunun nitelikli halini oluşturacağı tartışılmamıştır. Buna göre TCK madde 142/2-e ile belirlendiği üzere sanığın eylemi, bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak suçunun unsurunu taşımaktadır. Bu noktada bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçunun işlenmesi, bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçundan kesin çizgilerle ayrılmaktadır. Zira bilişim sistemleri aracılığıyla haksız bir yarar sağlanması için yalnızca bilişim sistemlerinin yeterli olduğu açıktır; bilişim sistemlerinin dışında bir yerden gidip taşınabilir bir mal alınmasına veya bir başka kişiye karşı hileli hareketlerin gerçekleştirilmesine ihtiyaç duyulduğu noktada bilişim sistemleri ancak bir başka suçun işlenmesini kolaylaştırmakta, kurgunun bir parçası olmaktadır. Oysaki unsurları incelendiği üzere tali norm olarak anılsa dahi ayrı bir suç olarak karşımıza çıkarak oluşabilmesi için birçok şartı içinde barındıran bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçunda olay tamamen bilişim sistemleri sürecinde geçmekte ve hareketle birlikte yarar da sağlandığından suç, tamamlanmaktadır. Somut olayda ise tüm bu durumlar gözetilmeksizin sanık hakkında TCK madde 244/4 uyarınca cezaya hükmolunması, adaletsiz bir sonuç doğurmakta ve suç teşkil eden fiiller, kapsamı daraltılan bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçu sınırlarının dışında kalmaktadır. Bunun yanında yararın sağlandığı anın saptanması, fiilin hangi suçu oluşturduğunun belirlenmesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Kanun metninde hırsızlık suçu tanımlanırken kırılma noktası olduğu anlaşılan “taşınır mal”ın elde edilmesinden önce herhangi bir haksız yararın sağlandığı tespit edilemiyor ise hırsızlık suçunun gerçekleştiği sonucuna varılabileceği açıktır. Zira suç, zilyedinin rızası olmaksızın başkasına ait taşınır bir malın, fail tarafından kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınması ile tamamlanacak ve suçun tamamlanmasına kadarki tüm eylemler, suçun hazırlık aşaması olarak tanımlanacaktır. Sonuçta haksız yararın sağlanması ancak malın bulunduğu yerden alınmasından önceki bir aşamada gerçekleşiyor ve malın elde edilmesi, tali bir durum olarak ortaya çıkıyorsa TCK madde 244/4 kapsamında değerlendirilebilecektir.

T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2013/15-239 K. 2013/432 T. 11.6.2013 • NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU ( İnternet Sitesinde Araç Satışı İçin İlan Veren Sanığın Şikayetçiden Kapora Adı Altında Para Alması Şeklinde Gerçekleşen Olayda Bilişim Sistemini Araç Olarak Kullanmak Suretiyle Suçu İşlediği ) • BİLİŞİM SİSTEMİNİ ARAÇ OLARAK KULLANMAK ( Eylemin Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu Oluşturacağı - İnternet Sitesinde Araç Satışı İçin İlan Veren Sanığın Şikayetçiden Kapora Adı Altında Para Alması ) • ARAÇ SATIŞI ( İçin İnternet Sitesine İlan Veren Sanığın Şikayetçiden Kapora Adı Altında Para Alması Şeklinde Gerçekleşen Olayda Bilişim Sistemini Araç Olarak Kullanmak Suretiyle Suçu İşlediği Anlaşılmakla Eylemin Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu Oluşturduğu ) • KAPORA ( İnternet Sitesinde Araç Satışı İçin İlan Veren Sanığın Şikayetçiden Kapora Adı Altında Para Alması - Bilişim Sistemini Araç Olarak Kullanmak Suretiyle Suç İşlendiği Anlaşılmakla Eylemin Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu Oluşturduğu ) 5237/m.158,243,244  

ÖZET : Bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmasındaki çabukluk ve sağladığı kolaylığa dayanarak bir internet sitesinde emsallerine göre fiyatını da ucuz göstererek araç satışı için ilan veren sanığın, bu ilanı görüp kendisini telefonla arayan şikayetçiden kapora adı altında para alması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın bilişim sistemini araç olarak kullanmak suretiyle suçu işlediği anlaşılmakla, eylemin nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. 

DAVA : Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık E. T.'in 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f-son, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.12.2011 gün ve 126-174 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 28.11.2012 gün ve 13298-44454 sayı ile; 

“… Somut olayda; sanığın www.sahibinden.com isimli internet sitesine satılık otomobil ilanı verdiği, bu ilan sonrasında telefonla kendisi ile irtibat kuran kişilerle otomobil satışı konusunda pazarlık yaptığı, avans veya masraflar şeklinde paralar havale etmelerini istediği, müştekinin de bu şekilde sanığa 250 TL parayı havale yoluyla gönderdiği, sanığın gönderilen havale bedelini çektiği halde bir daha müşteki ile görüşmediği şeklindeki eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-g maddesinde düzenlenen basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu teşkil ettiği gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek TCK'nın 158/1-f maddesinde düzenlenen banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması...”, İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.01.2013 gün ve 156205 sayı ile; “… İnternet ilanının hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve müştekinin aldatılmasına etkisinin bulunmaması nedeniyle eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesinde hükme bağlanan basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı düşünülmektedir...”, Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur. 

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 13.02.2013 gün ve 1233-2639 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. 

KARAR : Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden; 

Sanığın www.sahibinden.com isimli internet sitesinde araç satışı için ilan verdiği, müştekinin internetteki ilanı görüp sanığı telefonla aradığı, müşteki ile sanığın aracın 15.500 Lira bedelle satılması konusunda anlaştıkları, sanığın müştekiden kaparo istediği, müştekinin 250 Lira kaparoyu 18.03.2009 tarihinde sanığın posta çeki hesabına yatırdığı ve sanığın aynı gün bu parayı çektiği, 

Müştekinin aşamalarda özetle; internette sanığın verdiği ve fiyatı emsallerine göre 3000-4000 Lira ucuz olan araba satış ilanını gördüğünü, telefonda sanıkla pazarlık yaptığını, 15.500 Lira bedelle aracın satımı konusunda anlaştıklarını, sanığın kendisinden kaparo istediğini, sanığın verdiği posta çeki hesabına 250 Lira para yatırdığını, sanığı tekrar aradığında telefonunun sürekli kapalı olduğunu, bu durumdan şüphelenerek komşusu H. Ç.’e sanığın telefon numarasını verdiğini, sanık aynı araç için ondan da kaparo isteyince dolandırıldığını anladığını beyan ettiği, 

Sanığın ise özetle; internette bir ilan vermediğini ve müşteki ile de telefonda görüşmediğini, posta çeki hesabını ise yanında çalıştığı M. N.’in isteği üzerine açtığını, posta çekine yatan paraları da ona verdiğini, hakkında benzer olaylardan dolayı birçok dava açıldığını savunduğu anlaşılmaktadır. 

Türk Dil Kurumu'nun Büyük Türkçe Sözlüğü'nde, “elektronik beyin” veya “bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş sistem” olarak adlandırılan bilgisayar; ' çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi önceden verilmiş bir programa göre yapıp sonuçlandıran, bilgileri depolayan elektronik araç, elektronik beyin” anlamına gelmektedir. İnternet ise, dünya üzerindeki milyonlarca bilgisayarın birbirlerine bağlanmaları ile oluşan global bir bilgisayar ağları sistemini ifade eder. Bilişim de; “insanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, bilginin elektronik cihazlarda toplanması ve işlenmesi bilimi” olarak tanımlanmaktadır. Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretideki baskın görüşlere göre de, bilişim sisteminin, verileri toplanıp yerleştirdikten sonra otomatik işleme tabi tutma imkanı veren manyetik sistemler olduğu kabul edilmiştir. 

5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bilişim suçları; “Bilişim alanında suçlar” bölümünde düzenlenmekle beraber ayrıca, çeşitli bölümlerde de bilişim sistemleriyle işlenmesi mümkün olan suç tiplerine yer verilmiştir. ' Bilişim alanında suçlar' bölümünde yer alan 243. maddesinde bilişim sistemine girme, 244. maddesinde sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, 245. maddesinde banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları düzenlenmiştir. Bunun yanında, ' Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar' bölümünde yer alan 135. maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesi, 136. maddesinde kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, 138. maddesinde ise verilerin yok edilmemesi suçları bilişim suçu olarak nitelendirilebilecek şekilde düzenlenmiştir. Öte yandan, 132. maddesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal, 124. maddesinde haberleşmenin engellenmesi, 125/2. maddesinde hakaret, 142/2. maddesinin ( e ) bendinde hırsızlık, 158/1. maddesinin ( f ) bendinde dolandırıcılık, 226. maddesinde müstehcenlik, 163. maddesinde karşılıksız yararlanma suç tiplerinin bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmeleri mümkün kabul edilmiştir. 

Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi açısından dolandırıcılık suçu üzerinde durulmalıdır. 

5237 sayılı TCK'nın “Dolandırıcılık” başlıklı 157. maddesi; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” şeklinde düzenlenmiş, suçun daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hallerine ise 158. maddede yer verilmiştir. 

Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; 

1 ) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması, 

2 ) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması, 

3 ) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. 

Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçütler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik zarar olmalıdır. 

Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. 

Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu TCK’nın 158/1-f maddesinde; “ ( 1 ) Dolandırıcılık suçunun;…f ) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,…İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, ( e ), ( f ) ve ( j ) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz” şeklinde düzenlenmiştir. 

Madde gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın ( f ) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır” açıklamalarına yer verilmiş olup, bu bentte bilişim sistemleri ile banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık olmak üzere birden fazla nitelikli hal kabul edilmiştir. 

Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişiye ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. 

Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. 

Basın ve yayın araçlarından yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu ise TCK'nın 158/1-g maddelerinde; ' ( 1 ) Dolandırıcılık suçunun; ...g ) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,... İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur' şeklinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi bu suç açısından bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 

Bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmasındaki çabukluk ve sağladığı kolaylığa dayanarak ' www.sahibinden.com' adlı internet sitesinde emsallerine göre fiyatını da ucuz göstererek araç satışı için ilan veren sanığın, bu ilanı görüp kendisini telefonla arayan şikayetçiden kapora adı altında 250 Lira alması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın bilişim sistemini araç olarak kullanmak suretiyle suçu işlediği anlaşılmakla, eylemin TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının ( f ) bendinde düzenlenmiş olan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. 

Bu nedenle, sanığın bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünde bir isabetsizlik bulunmamakta olup, Özel Daire bozma kararı yerinde değildir. 

Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir. 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE, 

2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 28.11.2012 gün ve 13298-44454 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, 

3- Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.12.2011 gün ve 126-174 sayılı hükmünün ONANMASINA, 

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.06.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. 

DEĞERLENDİRME : Hileli davranışlarla bir kişinin aldatılıp onun veya bir başkasının zararına olarak failin kendisine veya bir başkasına yarar sağlaması suretiyle oluşacak dolandırıcılık suçu karşısında ayrı bir düzenleme olan bilişim suçları, hileli davranışlarla kişi veya kişiler dolandırılmaksızın yalnızca bilişim sistemi kullanılarak doğrudan doğruya çıkar sağlanması halinde gerçekleşmektedir. Buna göre özellikle üzerinde durulan hileli davranışların dolandırıcılık suçu bakımından bir kişi aracılığıyla, o kişinin aldatılıp onun veya bir başkasının zararına ve failin kendisine veya bir başkasına yarar sağlanması suretiyle oluşacağı; bilişim suçları bakımındansa veriler üzerinden sisteme müdahale ile tamamlanıp doğrudan haksız bir çıkar sağlanması suretiyle gerçekleşeceği açıktır. 158/1-f ile belirlenen dolandırıcılık suçunun nitelikli halinde ise verileri otomatik işleme tabi tutma olanağı veren sistemler araç olarak kullanılıp kişi veya kişiler aldatılarak çıkar sağlanmaktadır. Somut olayda bilişim sistemi üzerinde verilere herhangi bir müdahalesi bulunmayan sanık tarafından bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmasındaki çabukluk ve sağladığı kolaylıktan faydalanılarak internet üzerinden araç satışı için kendisiyle iletişime geçen mağdur aldatılmış ve sanık lehine sağlanan yararla dolandırıcılık suçunun nitelikli hali gerçekleşmiş bulunmaktadır. Hukuka ve hakkaniyete uygun bu kararın gerekçesinde “Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani, dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde, yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.” denilerek sisteme müdahale yoluyla sağlanan yararın taşınır mal olması şartına değinilmemiş ise de bu eksikliğin giderilmesi ile sanığın, bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine hükmedilmesi, isabetli bulunmaktadır.  

5. SONUÇ

Bilişim sistemi, 5237 sayılı Kanun’un 243. maddesinin gerekçesinde “Verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağı veren manyetik sistemler” şeklinde tanımlanırken sistem içindeki bütün soyut unsurların da “veri” kavramı kapsamında olduğu değerlendirilmektedir. 

Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi’nin 1. maddesi uyarınca bir bilgisayar sisteminin belli bir işlevi yerine getirmesini sağlayan yazılımlar da dahil olmak üzere bir bilgisayar sisteminde işlenmeye uygun nitelikteki her türlü bilgiyi ifade eden “veri” kavramı, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un tanımlar başlıklı 2. maddesinde ise “Bilgisayar tarafından üzerinde işlem yapılabilen her türlü değer” şeklinde tanımlanmakta olup verilerin taşınabilir bir mal olarak kabul edilmemesi karşısında bilişim sistemlerinin veya verilerin zarar görmesi halinde bir kişinin malvarlığında bir azalma meydana gelebileceği gibi bilişim sistemlerinin zarar görmeden işler durumda bulunmasında toplumsal yarar olduğu için bilişim suçları, 5237 sayılı Kanun’un “Topluma karşı işlenen suçlar” başlıklı 3. kısmına alınarak bu kısımda “Bilişim alanında suçlar” başlıklı 10. bölümde düzenlenen 243 ve 244. maddeler ile modern çağda bilişim sistemi ve bilişim sisteminin işleyişine yönelik saldırıların önlenmesi amaçlanmış, sistemin soyut unsurlarına karşı işlenen zarar verici fiiller, yaptırıma bağlanmıştır. 

Bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçunun tamamlanması için bilişim alanı yeterli olurken bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle başka bir suçun oluşabilmesi için haksız fiil niteliği taşıyan tamamlayıcı başka unsular aranmaktadır. Öyle ki gerçek bir kişiyle karşı karşıya gelinmeden veya bir vasıta kullanılarak hileli davranışlarla bir kişi aldatılmadan sadece bilişim sistemleri aracılığıyla doğrudan haksız bir yarar sağlanması halinde 244/4 ile belirlenen suç, tamamlanmış olacaktır. Buna göre failin, bilişim sisteminin işleyişini engellemesi, bozması, verileri yok etmesi, değiştirmesi, bozması, erişilmez kılması, sisteme veri yerleştirmesi veya mevcut verileri başka yere göndermesi sonucu başkaca bir işlem veya harekete gerek kalmaksızın kendisine ya da bir başkasına haksız yarar sağlaması hallerinde bu suç oluşmaktadır; ancak madde hükmünde “başka bir suç oluşturmaması halinde” denilmesi ile bu suçun aslen “tali norm” niteliğinde bir düzenlemeye konu olduğu vurgusu yapılmıştır. Bu şekilde bir düzenleme ile bilişim sistemleri aracılığıyla haksız bir yarar sağlandığında öncelikle bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık, bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, zimmet gibi asli norm niteliğinde, birinci derecede uygulanması gereken bir başka suçun oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, eylem bu suçları oluşturmamışsa kanunun 244/4. maddesine gidilmesi gerektiği hükmolunmakta, hükmün düzenlenme şekli ise uygulamada farklı yorumlara sebep olmaktadır. 

Sonuçta gelişen teknolojiyle birlikte değişen suç türleri nedeniyle kanunda bilişim sistemleri aracılığıyla haksız yarar sağlama suçuna yer verilmesinin haklılığı ve önemi karşısında suç tipinin belirlenmesine ilişkin uygulamada karşılaşılan sorunların, bu suçun ancak tali norm tanımından çıkarılması suretiyle bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenerek kapsayacağı eylemlerin tahdidi olarak sayılması ile giderilebileceği kanısına varılmaktadır.

AV. MELİSA LÂL (melisalal@izmir.av.tr)


DİPNOTLAR

1 KAYRAK, s.1; bkz. OECD 1992.

2 KETİZMEN, s.144,145.

3 KETİZMEN, s.147.

4 Karar metni için bkz. s. 11 vd.

5 KETİZMEN, s.152; bkz. SİEBER, s.39.

6 ÖZGENÇ, s.1003,1004.

7 DÜLGER, s.231.

8 MERAN, s.571.

9 KURT, s. 270.

10 MERAN, s.583.

11 MERAN, s.584.

13 DÜLGER, Bilişim Suçları, s.244.

14 AK-SSS md. 8- Bilgisayarlarla İlişkili Sahtekarlık Fiilleri:
 “Taraflardan her biri, aşağıdaki faaliyetlerde bulunmak suretiyle bir başkasının mülkiyetinin ziyanına sebep olma fiilinin, kasıtlı ve haksız olarak yapıldığında, kendi ulusal mevzuatında cezai birer suç olarak tanımlanması için gerekli olabilecek yasama işlemlerini ve diğer işlemleri yapacaktır:
 a. Sahtekarlık yoluyla kendisi veya bir başkasına haksız maddi menfaat sağlamak amacıyla, bilgisayar verilerine herhangi bir şekilde yeni veriler ekleme, bilgisayar verilerini herhangi bir şekilde değiştirme, silme veya erişilmez kılma;
 b. Sahtekarlık yoluyla kendisi veya bir başkasına haksız maddi menfaat sağlamak amacıyla, bir bilgisayar sisteminin işleyişine herhangi bir şekilde müdahale etme.”

15 Aynı yönde bkz. KARAGÜLMEZ, s.194; DÜLGER, s.249.

16 KARAGÜLMEZ, s.194.

17 KARAGÜLMEZ, s.195.

18 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.759,760.


KAYNAKÇA

DÜLGER, Murat Volkan, Bilişim Suçları, Ankara, 2004.

KARAGÜLMEZ, Ali, Bilişim Suçları ve Soruşturma - Kovuşturma Evreleri, Ankara, 2005.

KAYRAK, Musa, Bilişim Sistemleri Stratejisinin Önemi Ve Sayıştay Deneyimi, Sayıştay Dergisi, Sayı: 65 (Özel), Nisan-Haziran 2007.

KETİZMEN, Muammer, Türk Ceza Hukukunda Bilişim Suçları, Ankara, 2008.

KURT, Levent, Açıklamalı ve İçtihatlı Tüm Yönleriyle Bilişim Suçları ve Türk Ceza Kanunundaki Uygulaması, Ankara, 2005.

MERAN, Necati, Yeni Türk Ceza Kanununda Sahtecilik - Malvarlığı, Bilişim Suçları ile Ekonomi ve Ticaret Alanında İşlenen Suçlar, Ankara, 2008.

ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, Ankara, 2005.

SİEBER, Ulrich, Legal Aspects of Computer - Related Crime in the Information Society, -COMCRIME - Study, 1998; http://www.oas.org/juridico/english/COMCRIME%20Study.pdf (e.t. 04.05.2015)

TEZCAN, Durmuş, ERDEM, Ruhan, ÖNOK, Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara, 2012. 

OECD, Guidelines for the Security of Information Systems, 1992; http://www.oecd.org/sti/ieconomy/oecdguidelinesforthesecurityofinformationsystems1992.htm (e.t. 28.04.2015)